Kişilik Bozuklukları 2022

BU YAZIMIZI PAYLAŞIN :

Kişilik bireyi biricik ve olduğu kişi yapan, diğerlerinden farklılaştıran olgudur. Çevremize baktığımızda birbirinden farklı özelliklere, yapılara, dolayısıyla kişiliklere sahip insanları gözlemleriz. Bazı insanlar etraflarına neşe saçar onlarla bir araya gelmek mutlu hissettirebilir, bazıları çok sessiz içine kapanık olarak nitelendirilebilirken bazılarına asabi ve dürtüsel demek mümkün olabilir. Peki, bireylerin yanına tüm bu sıfatları yerleştirirken bunun temelini ne gibi faktörlerin oluşturduğunu düşündünüz mü? Evrimsel açıdan bakıldığında atalarımız bizlere bazı genleri ve kişilik özelliklerini biyolojik yolla aktarmışlardır. Fakat bu aktarım bizlerin kişiliğini bütünüyle oluşturmaz. Doğduğumuz andan itibaren iç dünyamız ve dış dünya sürekli bir etkileşim halindedir. Deneyimlerimiz, edindiğimiz kazanımlar ile kişiliğimiz gelişir, değişir ve sürekli olarak dönüşür. Çocukluk dönemimizde bizlere bakım veren kişilerden, ergenlik döneminde idealize ettiğimiz sanatçılara kadar, her eserini ezbere bildiğimiz yazarlardan, en yakın arkadaşlarımıza kadar sınırı olmayan bir spektrumda etkilenir ve aynı zamanda da çevremizi etkileriz.

Bu etkileşim içerisinde bazı çarpıklaşmalar ve sağlıksız düşünme örüntüleri meydana gelebilir. Bu durum da dolayısıyla kişilik bozukluklarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Depresyona veya yoğun kaygıya sahip bireyler bu problemlerinin farkına varıp, iyileşme çabasına girebilirler. Fakat kişilik bozukluğuna sahip bireylerde, çoğu zaman az önce bahsedilen farkındalık söz konusu değildir. Kısacası bu çarpık örüntüler bireylerin benliklerine sempatize edilmiş ve zaman içerisinde onlarla bütünleşmiştir. Her kişilik bozukluğunu temsil eden belirli özellikler vardır. Bu durumu, bir bozukluk olarak nitelendirebilmek için belirli özelliklerin davranış boyutunda ne şiddette olduğu, topluma uyumu ve bireyin hayat standardını ne ölçüde etkilediği gibi unsurlar dikkate alınmalıdır.

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin çıkardığı DSM-V el kitabına göre, ergenlik veya yetişkinlik döneminde başlayan ve kişinin günlük hayat işlevselliğini bozan bir durum olarak tanımlanmıştır kişilik bozuklukları. 3 farklı kümeye ayrılmış, 10 ayrı kişilik bozukluğu vardır. (APA, 2013)

Kişilik Bozuklukları A Kümesi:

İçerisinde, Paranoid, Şizoid ve Şizotipal olmak üzere 3 tip kişilik bozukluğunu barındırır. Bu kümede bulunan kişilik bozukluklarının ortak özelliği tuhaf, eksantrik ve sıra dışı olarak nitelendirilebiliyor olmalarıdır.

Paranoid kişilik bozukluğuna sahip bireylerin çarpıklaşan düşüncelerinin temelinde güvensizlik duygusu yatmaktadır. Bu güvensizlik duygusu beraberinde şüpheciliği, tedirginliği, kaygıyı ve daha birçok olumsuz duyguyu getirir. Kendilerini sürekli olarak tehlikede hissederler bundan dolayı da çoğu zaman tetiktedirler. Bu duygular onlara insanlarla yakınlaşma, kaynaşma, birlikte çalışma gibi konularda zora sokar. Çoğu zaman soğuk, donuk ve mesafelidirler. Zaman zaman kendi haklarını savunmak için saldırganlaşabilir veya kin tutabilirler.

Şizoid kişilik bozukluğuna geldiğimizde, donuk ve tekdüze duygulardan bahsedebiliriz. Bu bireylerde duygu görmek oldukça zordur. Çoğunlukla bağlamdan kopuk ve ilgisiz görünebilirler. Toplum içerisinde sosyalleşmek, derin ve anlamlı ilişkiler içerisine girmek, yeni insanlarla tanışmak ve bağ kurmak yerine yalnız kalmayı ve yüzeysel ilişkiler yaşamayı tercih ederler. Yakın ilişkiler kurmaktan topluma karışmaktan kaçınan, duygularını belli etmediği için soğuk görünen içe dönük kişilerdir. (Öztürk, 1997)

Bu kümenin son bozukluğu olan şizotipal kişilik bozukluğuna sahip bireyler oldukça sıra dışı olarak ifade edilebilirler. Normalden farklı inançları ve bunun sonucunda da oluşturdukları farklı davranış tipleri mevcuttur. Derealizasyon yani gerçeğe yabancılaşma durumu söz konusu olabilir. Çoğu zaman batıl inançlara yönelik yaşayarak analitik ve bilimsellikten uzakta yorumlarda bulunabilirler. Düşünce ve algıları son derece çarpıklaşmıştır. Bu sebepten ötürü anlam yüklenemeyen konuşmalarda, davranışlarda ve reflekslerde bulunabilirler. Bu duruma yoğun kaygı eşlik etme oranı da oldukça yüksektir.

Kişilik Bozuklukları B Kümesi:

Histrionik, Narsisistik, Borderline ve Antisosyal olarak 4 farklı tip kişilik bozukluğuna sahip bu kümede, bireylerin ortak davranış özellikleri dramatize duyguları ve dürtüselliği barındırır.

Histrionik kişilik bozukluğuna sahip bireyler için ilgi oldukça önemlidir. Normalin fazlaca ötesinde bir ilgi arayışı vardır. Bu sebepten ötürü, davranış ve görünüm tercihleri şekillenmiştir. Büyük ve abartılı tepkiler vererek dikkatleri üzerlerine toplamak, teşhircilik olarak nitelendirilebilecek noktada açık ve ilgi çekici kıyafet tercihi yapmak bu durumu örneklendirir. İlgisizliğe, göz ardı edilmeye, onaylanmamaya veya eleştirilmeye karşı, oldukça düşük bir toleransa sahiptirler ve bu gibi durumlar onları içsel sıkıntıların içerisine sokabilir.

Narsisistik kişilik bozukluğuna sahip bireyler için özel ve ayrıcalıklı olma hissi oldukça ön plandadır. Aslında bu his ile yetersiz ve değersiz hislerinin üzerini örtmek isterler çoğu zaman. Özsever olarak nitelendirebileceğimiz bu bireyler kendilerini çok beğenirler, diğerlerinden üstün görürüler ve dışarıdan da aynı beğeniyi beklerler. Bu nedenle eleştirilmeye karşı çok hassastırlar. Kendilerini idealize ederken, çevrelerini de küçük görmeye eğilim gösterirler, bu sebepten dolayı empati duyguları gelişmemiş, hatta yok denecek kadar azdır. Başkalarının duygu ve düşünceleri onlar için önemli değildir. Başarıya giden her yol onlar için mübah diyebiliriz ve bu yollarda karşılaştıkları durumları, kişileri manipüle etmekten çekinmezler. Çoğu zaman büyüklenmeci bir moddadırlar, duygusuz ve güçlü görünmeyi tercih ederler, karşılarında kırılganlık görmeyi sevmezler.

B kümesinde yer alan diğer kişilik bozukluğu borderline yani sınırda kişilik bozukluğudur. Erkeklere göre kadınlarda görülme sıklığı daha yüksek olan bu bozukluğun en temel duygularından biri terk edilme korkusudur. Bu kişiler kendilerini zayıf ve güçsüz, dış dünyayı ise tehlikelerle dolu görebilirler. Bu yüzden yalnız kalmaya ve terk edilmeye tahammülleri yoktur, bunların olmaması için sürekli bir çaba içerisindedirler. Duyguları çok yoğun yaşarlar, bu nedenle oldukça dürtüsellerdir. Kendilerine zarar verme, uyuşturucu madde kullanma, güvensiz cinsel ilişkiler içerisine girme gibi davranışlarda bulunabilirler.

Bu kümenin son bozukluğu olan antisosyal kişilik bozukluğu için diğerlerinden farklı olarak çocukluk ve ergenlik döneminden itibaren belirtilerinin yavaş yavaş ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Bu kişiler çoğunlukla parçalanmış ve sorunlu ailelerden gelmektedirler bu nedenle erken yaşlarda suça karşı eğilim söz konusudur. (Öztürk, 1997) Süper egoları yeterince gelişmemiştir bu yüzden suç işlemekten, insanlara zarar vermekten çekinmezler ve pişmanlık duymazlar. Duygular onlar için önemsizdir. Derin ve anlamlı bağlar yerine yüzeysel ve kısa süreli ilişkilerin içerisine girerler. Kendi çıkarlarına yalan söyleyerek, aldatarak, saldırarak ulaşabileceklerine inanırlar. Zaman zaman bu davranışlar onlara zevk verebilir.

kişilik bozuklukları

Kişilik Bozuklukları C Kümesi:

Kişilik bozukluklarının son kümesi içerisinde Obsesif Kompulsif, Bağımlı ve Kaçıngan olmak üzere üç farklı bozukluğu barındırır. Bu üç bozukluğun tek bir küme içerisinde toplanmasının sebebi hepsinin ortak özelliğinin korku ve kaygı hissi olmasıdır.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunu düzenli, takıntılı, mükemmeliyetçi, kontrolcü gibi sıfatlarla nitelendirilebiliriz. Obsesif kompulsif bozukluktan farklı olarak bireyler bu bozukluğun özelliklerini kişiliklerine sempatize etmişlerdir ve bunu bir bozukluk olarak görmezler. Oldukça analitik ve bilimseldirler, belirsizlikten ve sezgilerden hoşlanmazlar. Sorumluluklarını kusursuzca yerine getirmeye çalışırlar bu nedenle normalde önemsiz görülen küçük detaylara dahi uzun vakitler ayırırlar. Bazen bu detaylarla uğraşmaktan işin genelini tamamlayamazlar. Bu durum onların günlük hayat işlevselliklerini olumsuz etkiler. Düzenlerinin değiştirilmesi onları rahatsız eder. Hayatlarının her noktasında düzeni ve kontrolü sağlamak isterler.

Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip bireylerde yalnız kalma korkusu oldukça fazladır. Kendilerine güvenmezler, tek başlarına karar verebileceklerine inanmazlar bu nedenle sürekli olarak çevrelerinde bulunan insanlara ihtiyaçları olduğunu düşünürler. İnsanları kaybetmemek için istemedikleri, beğenmedikleri veya hoşlarına gitmeyen durumlara olumlu yaklaşırlar. Özgüvenleri oldukça kırılgandır bu sebepten dolayı sorumluluk almaktan, ön plana çıkmaktan ve eleştirilmekten ellerinden geldiğince kaçınırlar. Bu tip bir bağımlı yaşam beraberinde kaygı ve depresyonu getirebilir.

Bu kümenin sonuncusu kaçıngan kişilik bozukluğuna sahip kişilerin eleştirel iç sesleri çok yüksektir diyebiliriz. Kendilerini sürekli eleştirirler ve bundan kaynaklı olarak düşük bir özgüvene sahiptirler. Utangaç ve çekingenlerdir. Yakın çevrelerinin dışına karşı yüksek bir güvensizlik duygusuna sahiptirler. Toplumda çirkin, anlamsız görünmekten, yanlış bir şey yapmaktan korkarlar ve heyecanlanırlar. (Öztürk, 1997) Sosyal ortamlarda, reddedilme korkularından dolayı girişken değillerdir ve bunun sonucunda yalnızlaşırlar. Fakat çoğu zaman bu yalnızlık onları memnun etmez.

Normal denilebilecek bir birey aslında tüm bu kişilik bozuklukların belirli özelliklerine sahiptir ve onları daha esnetilebilir bir şekilde, toplumla uyum içerisinde kullanabilmektedir. Belirli bir kişilik bozukluğunun özelliklerine sahip bireylerin, o bozukluğun örüntülerine sahip olduğu söylenebilir. Örneğin, obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun özelliklerinden biri mükemmeliyetçiliktir. Mükemmeliyetçilik örüntüsüne sahip olan kişiler bu durumu kullanarak işlerinde başarıya ulaşabilirler ve yükselebilirler. Fakat bu örüntü bozukluk olarak nitelendirilebilecek boyutta ise kişiler, kusursuz bir iş çıkarmaya çalışırken tamamen başarısız olabilirler. Sonucunda önemli olan faktör bu örüntülerin şiddeti ve kişinin işlevselliği üzerinde nasıl bir etkisi olduğudur.

 

Call Now Button